EYÜP VE CÜLUS YOLU-Gezelim-Görelim

  

1-Cülus Yolunun İlk Durağı.”BOSTAN İSKELESİ

Osmanlı Padişahları tahta çıktıkları ilk cuma günü Topkapı Sarayı’ndan saltanat kayığı ile Haliç’e geçmekte bu iskeleden karaya çıkarak Cülüs Yolu üzerinden Eyüp Sultan’ın huzuruna gelmekte idiler. Burada Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in kılıcını kuşanarak tahta geçmiş olmaktaydılar. İşte bu merasim dolayısı ile bu iskele son derece meşhur olmuştur




 2-TARİHİ EYÜP OYUNCAKÇILAR ÇARŞISI:Sokullu Mehmet Paşa’nın Külliyesine ait dükkanlardan oluşan çarşı uzun yıllar Eyüp’ün meşhur oyuncakcılar çarşısı olarak hizmet vermiştir


SOKULLU MEHMET PAŞA TÜRBESİ VE MEDRESESİ
“ Dışarıdan Sekizgen, İçeriden Onaltıgen Bir Mimar Sinan Eseri.”
Ölümünü takiben Osmanlı Devleti’nin duraklamaya girdiği kabul edilir. Sadrazam Bosna’nın Sokoloviç Köyünden devşirilmiştir. Sultan 2.Selim’in kızı İsmihan Sultan ile evlenmiştir. Kanuni, Sultan 2. Selim ve 3. Murat dönemlerinde sadrazamlık yapmıştır. Eyüp’te bir medrese yaptırmış olup, bahçesindeki türbede medfundur. Bu türbe bir Mimar Sinan (1489-1588) eseri olup dışarıdan sekizgen, içeriden onaltıgendir

EYÜP SULTAN HZ. TÜRBESİ
“ İstanbul’un Manevi Fatihi Peygamberimizin (Sav) Mihmandarı...“
Türbe Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Sultan 1. Ahmet döneminde ön kısmına bir ziyaret duvarı çekilmiştir. Üzeri çini kaplı sekizgen Fatih döneminde yapılan asıl türbe içeride kalmıştır. Günümüzde hala 1. Ahmet’in bu ziyaret duvarı kullanılmaktadır. Türbe Fatih Döneminde inşa edildiğinde Eyüp Camisinin medreseli iç avlusunun tam ortasında bulunmaktaydı. 1766 depremi sonrası Sultan 3. Selim döneminde Cami yenilenirken medrese kaldırılmış, türbe küçültülen cami avlusunun kuzey kenarında kalmıştır.




SİNAN PAŞA KÖŞKÜ “ Sultan 3. Selim’in Şadırvana Dönüştürdüğü Köşk...”
Eyüp Cami iç avlusundaki bu kare şadırvanın yerinde zamanında Sinan Paşa’nın (?-1553) yaptırdığı küçük bir köşk olduğu zamanla Sultan 3. Selim’in son şeklini vererek bir şadırvana dönüştürdüğü söylenir. Bugün dört köşesinde Sultan 3. Selim’in tuğralarının olduğu dört köşe çeşmesi mevcuttur.




TARİHİ ÇINAR “ Eyyüp Sultan’ın Kabir Nişanı.”
Rivayetlere göre İstanbul’un Fethinde Akşemseddin Hazretlerinin bir gece Eyüp Sultan’ın kabrini bulmak üzere bu mevkiye gelerek, işaret olmak üzere diktiği çınar sopasının bugünkü çınara dönüşmüş şeklidir.

ÇİFTEGELİNLER TÜRBESİ
Bu türbelerde kimlerin yattığı tartışma konusudur. Timur’un torunlarından Kırım Hanlarının yattığını iddia edenler olduğu gibi Yavuz Sultan Selim’in kızlarının yattığı iddiasında bulunanlar da vardır. Orta Asya üslubu ile kümbet formunda olan bu kabirler halk arasında bu isimle adlandırılmaktadır




MAHFİRUZ HATİCE SULTAN CÜZHANESİ 
Eyüp Sultan Türbesi’nden dışarıya uzun bir koridor izlenerek çıkılır. Bu koridorun sol kenarından küçük bir kapı ile geçilen bir cep odadan ibarettir. Sultan Genç Osman’ın annesi Mahrifuze Kadın (1590 -1620), burada devamlı Kur’an okunsun ve hatimler indirilsin diye vakfetmiştir
AYŞE BAHRİ KADIN HAZİRESİ VE KUZU ÇEŞMESİ Ölmeden Önce Mezar Yerini Belirleyen Hanım Sultan..Sultan 3. Ahmet’in (1673-1736) eşi Ayşe Bahri Kadın vefatı öncesinde Eyüp Camii’nin imarete bakan kapısı dışındaki bu yeri belirlemiş ve defin yeri olarak vasiyet etmiştir. Buraya hurma motifli bir kuzu çeşmesi de yaptıran Ayşe Bahri Kadın’ın bu çeşme kitabesinden hacca gittiği de anlaşılmaktadır.







BİNEK TAŞI “ Sultanlar Bu Taşa Bastı.”
Cülüs yolu üzerinde bulunan bu taş, padişahların Eyüp Sultan’ın huzuruna Taklid-i Seyf merasimi için uğradıklarında kullandıkları bir binek taşıdır. Taklid-i Seyf merasimi, Osmanlı’nın İstanbul’u fethetmesiyle birlikte, Fatih Sultan Mehmed Han’dan, Sultan Vahdeddin’e kadar bütün padişahların riayet ettiği bir gelenek olarak yaşamıştır. Sultanlar kılıçlarını burada kuşanmışlardır.

Eyüp Mihrişah Valide Sultan Sebil ve Çeşmesi
   Mihrişah Valide Sultan III.Selim’in annesidir. Aslen Fransız olup, gerçek adı Janet’dir.  
   İmaretin bir yanında 1805’te ölen Mihrişah Sultan’ın türbesi, diğer yanında da sebil ve 
çeşmeler yer almaktadır. 1794 tarihinde III. Selim döneminde imaret ile beraber yaptırıl-
mıştır. Kubbeli olan sebilin iki yanında birer çeşme vardır. Çeşmelerin ayna taşının iki ya-
nına pembe sütunlar yerleştirilmiştir. Alnında ise bir ayet-i kerime bulunmaktadır. Geniş sa-
çaklı sebilin beş şebekeli penceresi vardır. Pencereler arasına üçer aded ince, zarif sütunlar yerleştirilmiştir. Tamamen mermerden yapılmış olup her pencerenin üzerine dörder mıs-
ra yazılmıştır. Mimar Kethüdası Arif Efendinin Mimar Başılığı zamanında yapılmıştır.  Vakfi-
yesinde şu satırlar yer alır: “her hafta Perşembe günü ve ramazanda her gün pilav yapmak için 
83 okka mısır pirinci ve zerde için günlük 33’er okka mısır pirinci ve pilav için günlük  23 ok-
ka koyun eti ve zerde için 50’şer okka halis bal...” 
  Çeşme ve sebil Eyüp'te, Bostan İskelesi yakınında Mihrişah Valide Türbesi yanındadır. Yuvar
lak cepheli, rokoko tarzında süslü bir sebil ve çeşmedir. Sebiller, kafesli yapılara sahip olup, 
hergün bu kafesli hazneye giren iki kişi akşama kadar sebilin önünden geçen herkese ücretsiz 
su ve şerbet dağıtırlardı. Sebilin çeşmeden farkı, mevsimin durumuna göre, hava sıcaksa soğutulmuş, hava soğuksa ısıtılmış içecek ikram edilmektedir.








OSMANLI'da CÜLUS-KILIÇ KUŞANMA
Cülus:Osmanlı devletinde padişah tahta çıkınca yapılan törene verilen addır
Cülus Arapçada ''oturmak'' anlamına gelir. Bir padişahın vefatı veya tahttan indirilmesi sonrasında yeni padişahın tahta çıkma törenidir.






Cülus babüssade önünde yapılan en önemli ve görkemli törendi. cülus merasiminin ardından kapıkulu askerlerine cülus bahşişi (cülusiye) dağıtılırdı. 
Yeni padişahın bir iyiliği olarak dağıtılan bu bahşişler, ilerleyen dönemde devlet geleneği halini almış ve cülus bahşişi almak için padişah değiştirilmesini isteyen  asker topluluğunun oluşması gibi sapmalar görülmüştür.

CÜLUS YOLU KILIÇ KUŞANMA TÖRENİ
Tahta çıkan padişah, beş yada on beş gün içerisinde Haliç'teki Eyüp Sultan Camine giderek ''Kılıç Kuşanma '' merasimi yapardı. Cülus yolu;Fatih Sultan Mehmet'ten Vahdettin'e kadar Osmanlı saltanat gelenekleri içinde padişahların tahta çıktıklarında kılıç kuşanıp ata bindikleri, cülus törenlerinin yapıldığı Eyüp Sultan Camii arkasındaki tarihi yoldur. 
Cülus esnasında şerbetler akıtılırdı.
Kılıç (genellikle Hz.Osman'ın) silahdar ağa tarafından alınarak, şeyhülislam tarafından dua edilerek padişaha kuşandırılırdı. Kurbanlar kesilir ve sadakalar dağıtılırdı. 
  Eyüp'e varıldığı zaman, caminin avlusundaki binek taşının önünde atından inen padişahı, vezirler iki kapı arasında karşılayarak, yer öperler ve alkışlar arasında padişahın önünden geçerlerdi. Binek taşı ll. Mehmet'ten Vahdettin'e kadar merasimin başlama noktası olmuştur.









Sultan Topkapı'dan kayıkla Eyüp Bostancı İskelesine gelir, Eyüp Sultan'ı ziyaret eder kılıç kuşanır, tekrar atına binerek cülus bahşişlerini dağıtır ve Topkapı Sarayına dönerdi. 



SULTAN MEHMET REŞAD TÜRBESİ VE REŞADİYE NUMUNE MEKTEBİ 
 Türbesini Hayattayken Yaptıran Padişah.
35. Osmanlı Padişahı olan Mehmet Reşad (1844-1918) 1909-1918 türbesini hayatta iken yaptıran nadir padişahlardan biridir. Dönemin İttihatçılarına güvenmediği ve ‘bunlar beni ortada bırakır’ diyerek bu türbeyi yaptırdığı rivayet edilir. Türbesi ve yanındaki Reşadiye Numune Mektebi, 1.Ulusal Mimarlık Akımının önemli temsilcisi Mimar Kemaleddin Bey tarafından inşa edilmiştir.




Cezeri Kasım Paşa Camii
1860 yılında yanan camiyi Sultan Abdülaziz tekrar yaptırdı. Eyüpsultan semtindedir. Mermer giriş kapısından alt kata giden bölümde tuvaletler ve abdestlikler bulunur. Alt kat Türkiye Diyanet Vakfı Yayınevi'dir. Minaresi kıbleye göre sağ köşededir. Dış kapıdan yüksek merdivenlerle mihraplı son cemaat yerine çıkılır, ana kapı buranın sağındadır. Yaklaşık 200 metrekarelik bu ana bölümde mihrap ve yan duvarlar tarihi çinilerle kaplıdır. Üst kat hanımlar bölümüdür. Kubbeli bu bölümde, kubbe ve çevresi hatlı ve süslemelidir. Küçük bir mermer kürsüsü vardır. Ortada büyük bir avize ve yanlarda daha küçükleri bulunmaktadır. Meydandan bakıldığında 10 penceresi yan yana sıralıdır. 








sadaka taşı
Zal Mahmut Paşa  Camii
Eyüpsultan ilçesinde, Defterdar Caddesi ile Zal Paşa Caddesi arasında yer alır. Külliye bir cami, medrese, türbe ve çeşmeden oluşmaktadır. 1577 yılında Zal Mahmud Paşa ile eşi Şah Sultan tarafından yaptırılmıştır. Mimar Sinan’ın eseridir. Külliyenin merkezini cami oluşturmaktadır.Bir medrese şadırvan avlusu çevresinde ve buna bağlı ikinci medrese düşük bir platformda türbe etrafında avlu ve Defterdar caddesi tarafında kapısında bir çeşmesi vardır. Caminin son cemaat yeriyle medresenin batı kolu arasındaki tek kollu bir merdivenden yaklaşık dört metre alçaklıktaki alt kademeye inilir. Sekizgen, tek kubbeli, girişi 6 sütunlu bir revaktan olan türbede Zal Mahmut Paşa yatmaktadır. Türbe pencereleri klasik karınca gözlüdür. Feshane caddesi üzerinde giriş kapısı sağında yer alan çeşmesi kesme taştan ve dikdörtgen çerçeve içinde inşa edilmiştir. 
Caminin içinde üç yanda dörder sütunlu düz tavanlı revaklar vardır. Son cemaat yeri beş açıklı bir revaktır ve yanlar kubbelidir. Duvarlar taş ve tuğladır. Dış görünümü camiye kırmızı beyaz bir hava kazandırmıştır. Minare sağda yapıya bitişiktir. Duvar pencereleri iki sıradır.
İç avlu, son cemaat yeriyle birlikte 17 sütun ve 15 kubbe ile çevrilidir. Ortada 8 sütunlu şadırvanı vardır. Caminin yapıya bitişik tek minaresi kalın gövdeli ve tek şerefelidir. Caminin duvarları taş ve tuğla karışımıdır. Cami büyük bir kubbe ile örtülüdür. Mihrabın çevresi devrine ait İznik çinileriyle kuşatılmıştır. Çinilerin desen ve teknik kalitesi üst seviyededir. Minberinin itinalı taş işçiliği Evliya Çelebi’nin övgüsünün yerinde olduğunu göstermektedir. Yan duvarlarda sık aralıklarla verilen iki sıra pencere açıklıklar, Mimar Sinan’ın diğer eserlerinde görülmemiş bir üslup olarak değerlendirilir.Caminin hamisi konumundaki Zal Mahmud Paşa'nın 1553 yılında boğdurulan Şehzade Mustafa'nın katlindeki dahlinden ötürü kamuoyunda duyulan derin üzüntü, bir dönem halkın özellikle bu camiye gitmemesine sebep olmuştur.










Pierre Loti kahvesi:Kırmızı beyaz potikare örtülü minik yuvarlak masaları, cepkenli garsonlarıyla nefis bir manzara, yeşillikler içinde sizi karşılar. Uzun yıllar Rabia Hatun kahvesi olarak hizmet vermiş, Pierre Loti buraları mesken edinince ismi değişmiş. Yine de kadın izi vardır o da Aziyade, Aziyade ölür Pierre Loti'de bana sevda yolları diyerek ülkesine döner, ama sevdası roman olur.

Pierre Loti tepesi:Kıvrıla kıvrıla giden Arnavut kaldırımıyla Eyüp mezarlığı içinden Pierre Loti tepesine çıkarsınız
1850’de Fransa’nın Rochefort kentinde doğmuş, Fransız yazar ve deniz subayıdır.

1876’da subay olarak gelen Pierre Loti, Selanik’te önce Osmanlı’ya, sonra da Aziyade adını verdiği Hatice adında  Çerkez bir güzele sevdalanır. Hatice o dönem bir ağanın üçüncü eşidir fakat aralarında oluşan bağ bu ilişkiden ikisini de alıkoyamaz. Hatice’nin İstanbul’a geleceğini öğrenen Loti, sevdiği kadından önce İstanbul’un yolunu tutar ve başlar onu beklemeye.
Pierre Loti, aşık olduğu kadını beklediği bu şehri de adım adım dolaşır. Her adımda Aziyadesine ve İstanbul’a tekrar tekrar aşık olur.  İstanbul’un destansı güzelliğinde tutkulu bir aşk yaşamaya başlayan çift, bugün Pierre Loti diye adlandırılan Rabia Hatun Kahvesi’nde buluşurlar. Haliç manzarası karşısında gizli gizli görüşen ikilinin aşkı, Fransız askerin ülkesinden acil olarak çağrılmasıyla beklenmedik bir anda son bulur.
Ne Aziyade, ne de Pierre Loti birbirlerini asla unutamaz. Fransız subay bu hasrete dayanamayıp tekrar İstanbul’un yolunu tutar. Döndüğünde hiç beklemediği bir şey duymuştur; biricik aşkı Hatice, yıllarca ondan haber beklemiş ve Loti’nin ona geri döndüğünü göremeden genç yaşında hayata gözlerini yummuştur.
Pierre Loti, kaybettiği sevdiği kadının dillere destan aşkını kitaba karalamaya başlar. Onun için düşündüğü her bir satırı kaleme döker. Aziyade’ye ölümsüz bir aşk besleyen Fransız subay, Hatice’nin mezar taşının bir kopyasını Fransa’daki evine yollatır.
Aziyade ve İstanbul’a olan aşkıyla bilinen Pierre Loti’nin sık sık gittiği kahve, işte bu hikâyesiyle ‘’Pierre Loti Tepesi’’ adını aldı.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İstinye GEZELİM-GÖRELİM

CİBALİ Aya kapı -GEZELİM-GÖRELİM

Çingene-DİLENCİ VAPURU-Çengelköy-İstinye-GEZELİM-GÖRELİM